Yağmur Yağdı Buralara.

Mesafe :Uzaklık.
Bazen, yanı başında yakınında olsa da uçurumlar vardır arada.
Mesafen o kadar uzak.
Ve bazen kilometreler vardır arada ama sana şah damarın kadar yakındır.
Elin yüreğine değdikçe, hissettiklerin arasındadır.
Hal böyle olunca; uzak uzak olmaktan çıkar.
Kim yakın, kim uzak anlamaya çalıştıkça depremler olur beyninde.
Artçı şokların yılmadığı, yılmadıkça uğradığın kayıplar.
Kaçınız hatırlarsınız bilmiyorum ama kelebeğin güzellik tacını nasıl aldığını anlatan masalı duymuşsunuzdur çoğunuz.
Masal bu ya; Kelebekler ülkesinde güzellik yarışması düzenlenmiş, kelebek halkına duyurusu yapılmıştır.
Şu zengin şımarık kelebekler yarışma için hazırlanırlar.
Kostümler dikilir günler öncesinden, heyecan dorukta, ülkede yarışma sabırsızlıkla beklenir.
Yarışma günü gelir çatar.
Sıra ile kelebekler podyumda yerini alır.
En güzel kostümler ve en iyi makyaja sahip kelebekler sırasıyla süzülürler podyumda.
Bu sırada bir köşede ağlayan bir kelebek vardır.
Bu kelebek elbisesi olmadığından, makyaj malzemelerine sahip olamadığından yarışmaya katılamamıştır.
Durumu fark eden ülkenin en yaşlı kelebeği ,bu genç kelebeğe moral vermek üzere üzülmemesi gerektiğini, yarışmaya katılamamasının onun güzel olmadığı anlamına gelmediğini, anlatmaya çalışır.
Ama nafile gözünün yaşı dinmez kelebeğin.
Kelebekler podyumda güzellikleri ve elbisesi ile küstahça süzülürken, şimşek çakmaya ve yağmur yağmaya başlar. Yarışmacı kelebeklerin makyajları akar, kostümleri berbat hal alır.
Göz kamaştıran güzelliklerinden eser kalmaz.
Çok geçmeden yağmurun yerini güneş alır.
Tüm yarışmacı kelebekler sırılsıklam olmuş,evlerine doğru utanç içinde koşuşturmaya başlarlar.
Yarışmaya kostümü olmadığından katılamayan kelebekse; yağmur yağıp gerçek yüzleri ortaya çıkan kelebeklerin arasında muhteşem rengiyle süzülür.
Çünkü tüm doğallığıyla zaten güzeldir.
Kelebeği fark eden jüri ülkenin en güzel kelebeği olarak onu seçer ve tacı ona verir.
Bu durumu gören diğer süslü kelebekler oldukça kızgın ve de üzgündürler.
Masal bu ya ; ‘’saflık kazanmıştır.’’
Şimdi buralara da yağmur yağdı.
Makyajlar aktı.
Kostümler battı.
Gerçek yüzler ortaya çıktı.
Üstelik ortada süzüle süzüle dolanan bir tek kişi de yok, Çünkü herkes makyajlıydı.
Ortada taç ta yok.
Yağmur yağdı, makyaj aktı.
Yanı başındakilerin ne kadar uzağında olduğunu anladık.
Bu yağmur artık ne kadar şiddetliyse, ne kadar taş toprak varsa, yanı başımızdakiler arasında uçuruma da neden oldu. Yani; bizim masal da kazanan yok!
Herkes kaybetti.
Buralara yağan yağmur bize mesafeyi gösterdi.
Mesafe : Uzaklık
Şah damarım kadar yakın ama aramda kilometreler olanlara, elim yüreğime değdikçe hissettiklerime, selam olsun.!
Bunca yıl çok kış geçirdim onlarla.
Ne makyajımız aktı, ne kostümümüz battı…

Boş Koridorlar.

Tren yolculuklarına benziyor yaşamak.
Ayrı vagonlarda, ayrı ayrı yüzlerin, aynı yola doğru yetişme arzusu.
Aynı ağaçların dallarının çarptığı camlardan, sisli, puslu, bazen güneşli önünden geçenleri izlemek gibi.
Varılan yer aynı olsa da, ayrı dünyalardan gelmiş gibi karşılanmak.
Aynı camların ardından, ayrı ayrı hayalleri kurmak gibi. Tren yolculuklarına benziyor yaşamak.
Trenin koridorlarından geçen hayatların ayak izlerini görmezden gelip, üstüne basa basa kendi hikayenle çığırtkanlık etmek gibi yaşamak.
Hiç hatırlamayacağın yüzlerle yol almak. Birlikte yol aldığın yüzlerin, bir tebessüme hasret kalmak.
Tren yolculuklarına benziyor yaşamak.
Yorucu, gürültülü.
Ne tuhaf ki bir o kadar da sessiz.

Tren yolculuklarına benziyor yaşamak.
Demir rayların üzerinde olmaktan korkmamak ama tanrıya da yaşam için yalvarmayı unutmamak.

Tren yolculuklarına benziyor yaşamak.
onca insanın içinde, trenin boş koridorlarında yalnızlığında kaybolmak.

Tren yolculuklarına benziyor yaşamak.
Gündüz çekiliyor çekilmesine de; Gece olduğunda demir rayların soğukluğunu kalbinde, koridorların boşluğunu ruhunda hissetmek.