Ben Ücretsiz Seviyorum Çocuklarımı.

Anneler günü yaklaşırken,anneler gününü mutfak bayramına çeviren zihniyetleri kınıyorum.
Dalga geçer gibi 8.000 TL lik tek taş reklamlarınız sinirimi bozuyor. Burası TÜRKİYE ! Asgari ücretten haberiniz yok sanırım. Ya da ayda kaç anne aylık 100-150 tl karşılığı merdiven siliyor biliyor musunuz ? Siz neyin kafasında sınız ? Ne içiyorsanız bize de verin. Hayat bize de hoş görünsün .
Bu ülkede çocuğunun dershane parasını ödeyemediğinden ceza evine giren anne oldu. Ve bunu gururuna yediremeyip,canına kıyan bir çocuk ta oldu. Ne çabuk unuttunuz?

Ekmek aslanın kıçına kadar indi siz tek taş reklamlarınızla dalga mı geçiyorsunuz ? Elektriğini ödeyemediğinden elektiriği kesilen ve bu sebepten mağdur olan insanlar varken ,sizin anneler günü adı altında elektrikli eşyaların reklamını yapmanız büyük çelişki.

‘’Depremler yaratmayın beynimizde.’’ Hayat zaten zor. Bizim anneliğimiz üzerinden ceplerinizi doldurma fikriniz hiç hoş değil.
Aaa ! Bu arada tek taş meraklısı da değilim. Tek taş takan , sevenlerle de bir derdim yok.
Ama bir düşünün !
Tek taş yüzüğü bedeli kaç öksüz sevindirilir ?
Bir anne için çocuğunun aldığı her nefes zaten kocaman bir hediye.
Benim gibi düşünmeyen anne ve anne adayı arkadaşlarım kusura bakmayın.
‘’Ben ücretsiz seviyorum çocuklarımı’’.
Tek taşsız yemek pişiriyorum onlara.

Anneler Kutlu olsun…

Ey Ölüm! Çek Ellerini Çocukların Üzerinden.

Ayıp mı? Günah mı ? bilemiyorum ama ben korkuyorum ölümden. Ölmekten ziyade ölüme tanıklık etmek,sonsuzluğa uğurlamak bunları yaşarken iflasa uğruyor tüm benliğim. Kabul edemesem de mantığımın da kelimeleri tükeniyor. Ve korktukça ölümden o kadar yakınımda oluyor. İlk salayı duyduğumda ezana benzetmiş,ezan olmadığını, salanın ölenin ardından okunduğundu öğrendiğimde de tuhaf gelmişti bana. Çocuktum o vakit. O gün bugündür sala duymak hiç hoşuma gitmedi. Ve ben çocukken bana göre çok yaşlı olanların öleceğini düşünüyordum. En azından böyle düşünmek ölümü kabul etmeme yardımcı oluyordu. Ama böyle düşününce de annemin,babamın ölebilecekleri aklıma geliyor bu düşünce de beni çok korkutuyordu .Ama asla bir çocuğun, bir gencin öleceğini hayal bile etmiyordum. Ölmemeliydi çocuklar, ya da hiç büyümemeli. Ya da ölümsüz olmalıydılar.

Tanrı olmayı bile düşündüm, çocukken ölmemek için. Daha çok elma şekeri yemek, daha fazla oyun oynamaktı niyetim. O zaman hiçbir sala, hiçbir çocuk için okunmazdı diyordum içimden. Sonra herkes gibi ölüm bendende aldıkları sevdiklerimi tanıştık ölümle. Hiçte memnun olmadım kedisiyle.

Dinlerin, evrenin ve bilimin yok olmayı açıklayan geçerli nedenleri var elbet. Ama çocukları öldüren zihniyetleri açıklamaya sanırım ne dinlerin, ne bilimin, ne de everenin gücü yetmeyecektir. Çocuklara tecavüz edenler,çocukları öldürenler dinlere göre cehennemin dibine gitmeli bence. Evren ,koca ağızlı bir canavar olup yutmalı çocukları öldürenleri. Bilim iksirler yapmalı ki bu şahsiyetlere ölümden beter ceza verilmeli.

Dünya çocuklarla güzel .Başka türlü çekilmez dünyanın kahrı . Çocukların gülen gözleri, masumiyetleri paha biçilemez. Dünya çocuklarla güzelken ,neden hızla tükeniyor çocuklar? Neden öldürüyorlar? Neden tecavüze uğruyorlar? Bu sorular depremler yaratıyor beynimde. Ardından okunan salalar,cenaze törenleri hiç yakışmıyor çocuklara . Küçük tabut ,küçük mezar evrenin yönetmenliğini yaptığı, oyuncuları çocuklardan seçtiği kötü yapım bir film gibi. Ben çocukların öldüğü filmler izlemek istemiyorum! Sala ,ağıt duymak istemiyorum! Rüya olsa diyorum. Uyuyor ,uyanıyor , çocukların öldüğü kareler ,haberler, salalar, ağıtlar duyuyor, görüyorum. Ey dünya ! Derdin nedir sen bu çocuklarla?

Çocukları yok ederek dünyayı kirletiyorsunuz! Çocuk salaları okunuyor sizin yüzünüzden.Küçük mezarlarla doluyor memleketim. Çocukların salaları ile inlemesin gökyüzü .Çocuk sesleriyle çınlasın dünya. Ey ölüm çek ellerini çocukların üzerinden. !