Gidesim Gelir.
Gün ağarmaya başladığında, gökyüzünün hakimi gibi çığırtkanlık ediyor martılar. Uyanmaya başladığında yeryüzü ve ağaçlar ve uyurken tüm insanlar, yutkunuşlarını duyarken, gözler mahmur, uyku ile savaşırken beden, her şey sağır edercesine sessizken, kalp atışlarını duyabildiğinde yalnız, ”Martıların kanatlarına tutunup gidesim gelir”
Uyuyan bedenlerin ruhlarına veda busesi kondurup, eyvallah demeden, tüm kavgaları geride bırakıp, ertelenmiş sevdaları da yanıma alıp, gülüşlerim ceplerimde, gözyaşlarımı denize bırakıp, hayattaki son günümmüş gibi bugün, ”Martıların kanatlarına tutunup gidesim gelir”
Yavaş yavaş adımlar atılmaya başladığında kaldırımlarda, ekmeğin kokusu şehri sardığında, duraklarda davası ekmek olanlar yer alamaya başladığında, umutsuzca umudu yazıp uykuya daldığında şair, bebeler anne sütüne uyandığında, şehrin şarapçısı yine aşkına içtiği şarap şişesi elinde bankta sızdığında, akşamdan tüm hikayelerine çekilen perdeler açılmadan daha, pencere önündeki menekşelerle süslendiğinde hüzün, ”Martıların kanatlarına tutunup gidesim gelir”
Yılmışken haykırmaktan, çok söyleyip az duyulduğunda sözlerim, görmezden gelinirken düşüncelerim, hüznü bırakıp geride, gülüşlerim cebimde, yeşertmek için umutları, herşeyi bırakıp geride, görmezken gözüm paha biçilemez gençliği bile
”Martıların kanatlarına tutunup gidesim gelir .”
Kızgınken, kırgınken ve yorgunken daha kolaydır vedalar. Terk ediş değil, sürgün değil,pes etmek değil bu gidişe yangın. Kocaman “Merhaba” belkide. Sırf bu yüzden, merhaba demek için kendime ve tüm sevdiklerime ”Martıların kanatlarına tutunup gidesim gelir”
Şimdi bu yazdıklarımı fırlatıp rüzgara, çarparsa bir martının gagasına, kim bilir ? okuması da varsa, gözü değerse bu yazdıklarıma, taşıyacak gücüde varsa beni kanadında, kendi çığırtkanlıklarından duyabilirse benim haykırışlarımı, selamımı alan, mektubumu okuyan rüzgar ile birlikte ”Martıların kanatlarına tutunup gidesim gelir”
Uyku haram iken gözlerime, düşüncelerden kurtulamazken zihnim, barışın, sevdanın ve merhametin artık şehrimde
eksildiğinden, haksızlıklara ve ertelenmiş sevdalara dayanamazken yüreğim, son şiirimi yazıp, son sigaramı yakıp,
son çayımı yudumlayıp, damınıza camınıza vedalarımı bırakıp, insanlığın ve aşkın ucuzlamadığı şehirlere, ”Martıların kanatlarına tutunup gidesim gelir”
Kitaplarımı oğluma, gülüşlerimi dostlara, gözyaşlarımı denize bırakıp, sevdamı rüzgara savurup, çocukların ölmediği,
bedenlere tecavüz edilmediği, suçluların salınıp, suçsuzların katledilmediği, genç mezarların kazılmadığı şehirlere, ”Martıların kanatlarına tutunup gidesim gelir ”
Gözlerinizi gönlüme, sözlerinizi zihnime gömüp, sevabımı günahımı tartmadan, son içtiğim rakının tadı damağımda, son hazırladığım sahurun sevabı da varsa onu da Allah’a haval edip, günahımla sevabımla,hiç bir şeyden korkmadan artık ”Martıların kanatlarına tutunup gidesim gelir”
Böylesine kavrulmuşken umutlara yüreğim, mevsimlerden yaz, yağmurlara çok varken daha belki biriniz ”Gitme !” dersiniz. Bir kişi bile olsa bu şehirde beni bekleyen, şehrimi semtimi özleyeceğimi bile bile, vedalardan nefret ederken ”Martıların kanatlarına tutunup gidesim gelir”
Çöpçüler dökülmeden sokağa, aşkları süpürüp, izmaritleri bırakmadan kaldırımlarda, mutfak camıma konan güvercin ”günaydın” demeden bana, oğlum uyanmadan, ilk mesajımı okumadan, tek bir yalana tahammülüm yokken, tek bir haksızlığa şahit olmak istemezken, mahçup olmadan dostlara, hayata sevdam yüreğimde, ”Martıların kanatlarına tutunup gidesim gelir”
Belki biriniz,
GİTME ! dersiniz .