Dalından Kopardın.
Dünya’nın doğup, büyüdüğün mahalleden ibaret olduğunu sanarsın çocukken.
Sanarsın ki tek şehir ora. Başka semte ziyaretin bile korkular verir, çocuk yüreğine. Kaybolduğunu sanarsın.
Ormanda yolunu kaybeden masal kahramanlarının, bıraktığı ekmek izleri gibidir.
Yolculukta dönüş için bıraktığın izler.
Çocuğumun üç yaşında iken, herkesin soyadının aynı olduğunu düşünmesi gibi tertemiz, bir o kadar da yepyeni zihninin, karışmasına neden olur başka semtler. Aynı gökyüzünü, aynı yıldızları tüm insanlığın paylaşıyor olması, yeryüzünün akıl almaz cömertliğidir aslında.
Aynı mahallenin çocuklarıyla dizlerini yaraladığın kaldırım taşları, şahane görünür sana. Eriklerini çaldığın ağaçlar, kokusunun tüm mahalleyi sardığı güller, başka ağaçlardan ve çiçeklerden habersiz, Dünyan’dır mahallen.
Semtinin kuşlarının hiç gözden kaybolmaması mı?
Hep aynı sütçünün, aynı simitçinin, aynı postacının, çocukluğuna dair yüzler olması mı? Aynı mahallede doğanların, aynı mahallede evlenmeleri ve yine aynı mahallede ölmeleri miydi? Senin başka semtleri, başka şehirleri kabul etmeyişin, görmezden gelişin.
Nasıl bir sadakat bu? Nasıl bir aşk? Doğduğun yeri sevişin.
Hayalini bile kurmadık belki, başka şehirlere gidişimizin.
Hiç ayrılacağımız aklımıza gelmedi. Ne baba ocağından, ne de anamızın dizinin dibinden.
Öyle ya orada yeşermiş, serpilmiş, büyümüştük hepimiz. Ora? Mahallemiz.
Farkında bile olmadan geçivermişti yıllar. Geçen yıllarda, köklerimizi saldığımız semtimizin dalında çiçektik hepimiz.
Ne kışlar gördük, ne baharlara merhaba dedik.
Hepimiz teneke kutulardaki menekşelerle penceremizi süsledik.
İlk karnemize, ilk gözyaşımıza, ilk aşkımıza şahitlik etti mahallemiz.
Ah! Dili olsa da konuşsa. Yerinde durmuş olsaydı da, dile gelseydi yıkılan evimiz. o anlatsaydı şimdi yaşananları. Biz, film izler gibi radyoda temsil dinler gibi izleseydik,dinleseydik. Geride kalan çocukluğumuzu görme şansına sahip olsaydık biz.
Eylül’den nasibini almış, her rengi içine çekmiş her isyanı,sindirmiş duvarlar, şimdi yoklar.
Büyüdüğümüz mahallede yaşamıyoruz ama çok özlüyoruz.
Dalımızdan erken koparıldık çoğumuz. Başka semtlere kök saldık.
Başka dağın eteklerinde yeşerdik, yeşertiyoruz her birimiz.
Hani erkenden koparıldıysan dalından, sürüklediyse seni rüzgar, deniz..
Bir yerlere tutunmuşsundur. Hele bir de gençsen; Gülüşlerinin, gözyaşlarını kurutması kolay olmuştur.
Nefes alamam başka şehirde: Diyen sen, nefes alamam dediğin şehirde nefes alan, çocuklarda doğurmuşsundur.
Yağınla kavrulmuş, dumanınla savrulmuşsundur. Ama çocuklarına anlatacağın ve asla unutmayacağın geride bıraktığın semtin.
Elinde, dizinde, yüzünde çocukluğuna dair mahalleni hatırlatan izlerin olduğu, izlerin kadar sözlerinin de olduğu çocukluk, gençlik bırakmışsındır geride. Buruktur. Ağlatırken güldüren, güldürürken ağlatan hatıralar. Dalından koparılmış olsanda,
yeşermeyi bilmişsindir başka topraklarda.
Üzülme! Sen şanslısın.
Tamam artık, ayrılmam! Doğduğum, büyüdüğüm, evlendiğim, çocuklarımın olduğu, ayrılıklarımın, hüzünlerimin şahidi semtim. Daha kopmayız!
Komşularım kaldırır cenazemi diye hayal ederken, ölüme bile merhaba yı semtinde gerçekleştirmeyi düşünürken,
özetle yaşın, yaşadıkların kemale ermişken,bir bakarsın ki, öyle sürpriz yapar ki hayat, vazifen öyle büyüktür ki ve öylesine fedakar olman gerekir ki, bilsen ki denizin öbür tarafı yine aynı şehir, ortadaki sadece heybetli, dikili cansız ama şehrin şahidi taş yapıt, acıtır şehrin öbür tarafında olmak.
Acıtır dalından koparılmak.
Sen, aynı teneke vazonun çiçeğiydin, pencere kenarını süsleyen.
Gümüşten ,camdan vazolara hiç özenmedin.
Köklerini saldığın semtinin, dalının çiçeğiydin. Dalından koparıldın.
Şimdi uyumaya çalışırken şehrin diğer tarafında, yastığın , yorganın aynı olsa da kokusu yok ne evinin, ne de semtinin.
Aynı güneş doğsa da ,gökyüzünde aynı yıldızlar olsa da, araladığın perdeden göremiyorsun komşun Hatice ablanın çatısını.
Aynı postacının sesi değil, duyduğun. Aynı simidin kokusu değil ,sofrandaki.
Sabahları mutfak camını ziyaret eden güvercin bile yabancı.
Aynı sütçü değil ,mahalleyi dolaşan.
Başka yüzler görüyorsun. Alıştığın ne manav var, ne de kasap. Ne de derslerinde yardımcı olacağın çocuklar aynı.
Şimdi yeni semtinde yeşermeye bak.
Dalından koparıldın, biliyorum zor olacak. Semtinin yakınındaki sahile inersen, denize bak!. Diğer ucunda dostların var., Hatıraların, anıların, çocuklarının çocukluğu var.
Dalından koparıldın, biliyorum zor olacak. Her gün şimdiye kadar beceremediğin, sahte gülüşler olacak yüzünde.
Tenhadır oralar, biliyorum.
Belki bugün gelirler, ”hoşgeldin demeye komşular” diyerek kekler pişirecek, çaylar demleyeceksin.
Hiç gelen giden olmayabilir. Üzülme !
Unutma! Kim O ? demeden açılmıyor kapılar artık.
Aman ! Kapının kilidini üstünde bırakma. O eski semtindeydi.
Ama yeni semtinde de yüreğini farketmeleri çok zaman almayacak.
Seni hemen sevecekler göreceksin. Bahar gibi coşkulu gözlerin, kulağımda çınlağan gülüşünle,fethedeceksin oradaki yürekleride.
Dalından koparıldın. Ama sızlanma ! O küçücük kız çocuğu değilsin sen, yeşereceksin!
Semtinin sahiline indiğinde, şehrin diğer tarafına selam göndereceksin.
Dalından koparıldın, biliyorum zor olacak.
Ama biliyorum ki; oradaki yüreklerde de gözlerin gibi yeşereceksin.
Unutma ! Vatan’ından, dalından koparılan şairleri, yazarları bana sen sevdirdin.